15 Eylül 2014 Pazartesi

yedi tepe.

mahşer gününe az kaldı.

biz şanslı olanlardık, gandalf ikinci günün şafağında geldi. herkeste bir sevinç, bir neşe ki anlatmaya kalem yetmez. başka yerlerde insanlar yıllarca bu anın gelmesini bekliyorlar. gandalf gelecek, bizi kurtaracak, buralardan götürecek.

efsaneler anlatılırdı gandalf'la ilgili. kızıldeniz'i ikiye bölmüş. ay'ı da ikiye bölmüş. kendi içinde bir paylık müessesesi gibi çalışıyor galiba. bilemedim. bi' de kadınlar onu çok karizmatik buluyordu. gandalf ne zaman sakalını sıvazlasa akılları başlarından gidiyordu. o sakallarını sıvazlıyor, kadınlar da hayallerde gandalf'ı... biz erkekler el mahkum, kurtarıcıya itaatten başka bir şey gelmiyordu elimizden. gerçi benim içimden başka şeyler de gelmiyordu. hani gandalf götürüyor da, gitmesek de olur gibiydi. saruman er ya da geç gelecekti.

sahi, bir de saruman vardı. biz nereye gitsek peşimizden gelen arsız diktatör. hep bir durak arkamızda bekliyor, nefesini ensemizde hissettiriyor, arkamızı döndüğümüzde her an bir pandik yeme gerginliğini içimize aşılıyor. yavvvşak saruman. sıkıntı şu ki, biraz geç kalsak saruman anında dibimizde bitiyordu. aramızda kalsın, biraz otlakçı biridir kendisi. hem zalim, hem otlakçı. "alırım bir dal" sözünün ezeli ve ebedi tanrısı.

son durağa gelmiştik. "bu yoldan sonra yolumuza aktarma ile devam edeceğiz." dedi gandalf. insanlar huzursuzlaştı. kimilerinin akbili bitmişti, kimilerinin jetona verebilecek 4 tl'si yoktu. kimileri "yürüsek olmaz mı?" dedi, kimileri de "paraları birleştirip taksiye binelim." dediler. gandalf hepsini bertaraf etti. "bi taraf olmayan bertaraf olur!" diye gürledi. o gürledikçe kadınlar tahrik oldu, kadınlar tahrik oldukça gandalf daha çok gürledi. işini de biliyor pezevenk. aklı sıra rol kesiyor. bağcılar çocuğu yer mi lan bu numaraları.

biri ayakkabısını fırlattı gandalf'a. sonra biri daha. biri daha... ayakkabı içinde kaldı gandalf. iç muharebe tüm hızıyla devam ederken bilin bakalım ne oldu? çok sevgili orrrrospu çocuğu saruman yanımızda bitti. ellerimizle götümüzü kolaçan etmeye başladık. n'olur n'olmaz. saru gelir gelmez bir dal istemeye başladı. erzağımız azdı. kiminin simiti, kiminin cıgarası... naneli şekere kadar otlanıyordu amına koduğumun çocuğu. sinirlenmemek elde değildi. gandalf bir tarafta ayakkabılar içinde eziklenirken, saruman bizi söğüşlüyordu. korktuğumuz başımıza geldi.

aktarmayı kaçırınca aklımızın da başımıza geleceğini düşünmüştüm. yanılmışım. aktarmayı kaçıran herkes daha bir yaydı yumuşak götünü. battı balık yangi dermiş. yangi ne demekse. saruman'ın etkilerinden biri de insanları gevşekliğe sürüklemesiydi. ortamda pek çok tatsız şaka yapılmaya başlandı. herkes bilincinin altını şaka yollu da olsa açmaya başladı derken iki gün sonra doğudan bir ışık süzüldü. gelen gandalf'tı. ne ara gitti bilmiyorum ama eskisinden daha güçlüydü şimdi. sarumana baktı, baktı ve baktı. kulağına doğru "Next station is İTÜ Ayazağa" dedi. Saruman anlamadı. "Next Station is İTÜ Ayazağa." diye yineledi.

Yanımdaki teyze beni dürttü. Çok Maslak görünmüşüm galiba ki beni uyandırdı. "Yavrım sanırım sen de inecen galiba?" dedi. Şaşırdım, teşekkür ettim ve çalıştığım ajansa doğru yürümeye başladım.
Bu da böyle bir anım işte.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder