29 Nisan 2021 Perşembe

şeyler, bir şeyler

aynı gökyüzü. aynı gök, yüzü.

24 Nisan 2021 Cumartesi

fıkralar, fıkralarımız... 2

temel ve dursun 2 avcı.
bunlar bir gün yine ava çıkmış. tabii dağ, bayır dolaştıklarından temel'in çişi gelmiş 
ve temel çalıların arasına geçip, çişini yapmaya başlamış.
tam o esnada karşısına bir kobra yılanı çıkmış, temel'i çükünden ısırmış.
"uy uy uy!" diye bağırmaya başlamış temel.
dursun sormuş "ula temel ne oldi?"
temel, "çişumi yaparken çükümi yilan isirdu." demiş.
dursun hemen 112'yi aramış. karşısına bir görevli çıkmış. 
"sorun nedir?" diye sormuş görevli.
dursun, "uy arkadaşimu yilan isirdu. acilen gelun ha buraya!" demiş.
görevli, "konumunuz uzak gözüküyor. bizim oraya gelmemiz biraz sürebilir. bunun için ilk müdahaleyi sizin yapmanız lazım." demiş.
dursun, arkadaşını kurtarmak için hazır. "uyy ne yapmam gerekirse yaparım daa." dedikten sonra görevli anlatmaya başlamış.
"önce yılanın ısırdığı yeri güzelce yarın. sonra orayı emip emip tükürün. böylece zehri dışarı atmış olursunuz. en sonunda da orayı bir ip veya bezle bağlayın." demiş.
bunları duyan dursun'un yüzü düşmüş. 
dursun'un bu halini gören temel sormuş, "ula dursun ne konuşaysun 2 saattir, bir şey söyle!".
dursun, usulca telefonu kapattıktan sonra temel'e bakmış ve şöyle demiş
"ula temel, hiç şansın yok, öleceksun..."

mizah bee...

23 Nisan 2021 Cuma

mmm...

seni görünce pırpır eder yüreğim
istersen söyle, yanında çay demleyeyim.
seni sevmeyenin ben ta ecdadını sikeyim.
ah ne güzelsin mmm... canım paçanga böreğim.

22 Nisan 2021 Perşembe

içişler bakanlığı

her içiş
bir iç iş.

son bir sigara

hangimiz sadık değiliz
hayal kırıklıklarımıza?

20 Nisan 2021 Salı

easy

izin versem, koynumda.
izin versen, koynunda.
-
izin, versem koynumda.
izim, versen koynunda.

18 Nisan 2021 Pazar

vay anısını: cenk erdoğan

"ay ışığında baktım yola,
yollarda taşlar duruyorken
düşüncemde yalnızdım..."

sevgili dostlarım. nasılsınız? sikiniz, daşşağınıza denk mi? ya paşa keyfiniz? zat-ı şahaneler yerinde mi? ben bir yıldır olduğum gibiyim. şurup gibiyim, şurup. turp gibiyim. turp, turp. son zamanlarda bol bol fıkra okuyorum, en alakasız yerlerde bile fıkra anlatmaya çalışıyorum. ulan blog'da bile fıkra yazdım, peh! hatta karadeniz şivesinden burnum uzadı. belki aranızdaki pinokyo'lara yetişirim. uyyyyy! ha buraya! 

şimdiyse fıkra gibi bir olayı anlatıcam. kemerlerinizi bağlayın.
sonra donunuz düşer, sikerler mikerler mesuliyet almam ona göre.

2012 yılı olması lazım. sarhoşluk vazifemi ege üniversitesi'nde ifa ettiğim; 70'lik olmeca'nın, üstüne arjantin'lerin bana koymadığı yıllar! eee gençlik işte... tabii o zaman da her zaman olduğu gibi okulla falan bir alakam yok. sürekli bir müzik hali. gruplara giriyor, evde gitar falan çalışıyorum. canım gitarım. benim sadık yarim... bir de öteki yarim vardı tabii. varsayalım mantis.

mantis'le pek anlaşamazdık. doğrusu birbirimizi pek de sevmiyorduk. çünkü farklı karakterlerdik. o çok dışa dönüktü, ben çok içime kapanıktım. ama anlaşabildiğimiz güzel bir konu vardı; müzik. birlikte çok iyi müzik yapıyorduk. var olan şarkıları çok farklı yorumluyor, bir de yeni şarkılar besteliyorduk. adeta düşük bütçeli bir ceylan ertem - cenk erdoğan birlikteliği yaşıyorduk. zaten o ceylan ertem'i çok severdi, ben de cenk erdoğan'ı. ha bi' de laf aramızda; enstrüman falan çalamıyordu ama çok güzel sesi vardı nomıssızın ve çalıştıkça sesinin karakteri de oturuyordu. lakin dediğim gibi. ikimiz farklı karakterlerdik ve ilişkimiz bozuk plak gibi tekliyordu. ve plağın içeriği en kötü kral tv listesinden bile kötüydü...

bi' sömestr tatili öncesi yine tekledik. ne için kavga ettiğimizi hatırlamıyorum ama şu net, ikimiz de memleketlerimize ayrılık düşüncesiyle gittik. bitti yani ilişki. yaa zaten mantıklı olan bitmesiydi. tatilin de ilk haftası pek konuşmadık. sonra yavaştan muhabbet başladı, derken saman alevi gibi ilerledi. hassiktir, özlengeç durumlar! yine ayrılamadık...

neyse, tatilin bitmesine 5 gün kala izmir'e döndüm. eğer geç kalsaydım işgalci birlikler benden önce eve varabilirdi. işgalci birlikler dediğim de ev arkadaşlarım ve diğer arkadaşlarım olan nüfuziyat... onları tanımlayacak başka kelimelerim de var ama gerek yok.

dediğim gibi, izmir'e döndüm. döndüğüm gün izmir'in dağlarında değil ama benim gönlümde çiçekler açtı. eşyaları eve attığım gibi hemen pırpır'a gittim. birkaç şat atıp, arjantin'e darbe girişiminde bulunduktan sonra eve geçtim. ve hayır. çapkınlık yapmadım. aşk olsun. ben öyle bir insan mıyım?

bir gün sonrası... uzun zamandır o kadar mutlu uyanmamıştım. bari bu mutluluğu daha da taçlandırayım diye düşünmüş olacağım ki soluğu basmane'de aldım. 

basmane deyince aklınıza öyle kerhane falan gelmesin. çünkü öyle tınlıyor. evet, orası otellerle dolu. ve evet o otellere hayat kadınlarıyla gidebiliyorsuuaaah! gereksiz bilgilere gerek yok. 

basmane'nin benim için en güzel yanı, tüm müzik marketlerin orada olmasıydı. zırt pırt basmane'ye gidip gelirdim. ulan, gidip gelirdim deyince de aklınızda başka şeyler canlanabilir. konu boka sarıyo ehue :D

well, well, velhasıl-ı kelam. o gün basmane'de zuhal'e girdim. fesatlaşmayın. zuhal müzik'ten bahsediyorum. hemen fuar'ın dibindeydi zaten. hem bir iki gitar denerim, hem de tellerimi alırım dedim. ben o güzelim fender'lere göz atarken, pedalları kurcuklarken arka taraftan bir ses duydum. manyağın teki inanılmaz bir şekilde perdesiz gitar çalıyordu. çalan her kimse adeta virtüözdü. ben onun yanında fritöz kalıyordum öyle söyleyeyim. nasıl şaka? bok gibi :D neyse, "ulan, ya gitarı çalan erkan oğur'sa?" diye geçirdim içimden. kalktım, sesin geldiği yere doğru gittim ve karşımda onu gördüm. hayır, erkan oğur'u değil. cenk erdoğan'ı. hani şu ceylan ertem'in gitaristi olan...

"abi" dedim adama, "abi, seni çok seviyorum. çok iyi gitarcısın" dedim. nazikçe teşekkür etti. ben öküzlüğüme devam ettim. "abi" dedim. "abi, sarılabilir miyim?" dedim. nazikçe kabul etti. sarıldım, ayak üstü hoşbeş derken bana ertesi gün fuar'da konseri olduğunu, istersem adımı kapıya yazdırabileceğini ve bir misafirimle birlikte konsere gelebileceğimi söyledi. bir misafir? hmm... zuhal müzik'ten çıkar çıkmaz mantis'i aradım. hızlıca olayı anlattım. ertesi günkü konsere bir misafirle davet edildiğimden bahsettim ve ekledim; hemen gel. hem belki bu konser sayesinde aramızda kalan gizli buzul çağ da kapanma sürecine girer. kim bilir?

ertesi günün akşam üzeri mantis izmir'e geldi. onu bornova'nın girişinde karşıladım. gerçekten çok şıktı. çapkın kız saçı, güneş gözlüğü, fuları ve sırt çantasıyla otobüsten indiğinde içimden "vay anasını", dışımdansa "hoş geldin" dedim. pek zamanımız olmadığından hemen fuar'a gittik. yolda muhabbetler falanlar, filanlar...

fuar'a vardığımızda hava kararmıştı. saat konsere birkaç dakika kala da mekanın önüne geldik. kapıda uzun bir kuyruk vardı. mantis'le birbirimize bakıp, "cenk erdoğan'ı ne kadar çok seven varmış" dedik. tabii kitleden biraz habersiziz. ben de o sırada etrafa bakacak dikkate sahip değildim açıkçası. acayip heyecanlıydım. çünkü birazdan sıra bize gelecekti. ben konuk listesinde adımı gösterecek ve artı bir misafirimle içeri havalı havalı girip, konseri en önden izleyecektim. artı bir misafir dediğim de o sıralar benim için onur konuğu. breh breh breh. ya da dooş brah brah brah bu işleri...

sıra yavaş yavaş ilerledi, biz de kapıya geldik. kapıdaki güvenlik görevlisine artist artist adımı söyledim. hatta "cenk erdoğan davet etti" diye ekledim. güvenlik listede adımı iyice aradı, bulamadı. allah allah? bir yanlışlık olmalı? ama bize acımış olacak ki içeri aldı. konseri arka taraflarda, ayakta izleyebileceğimizi söyledi. peki, kabul de bir yerde yanlışlık var yani. hissediyorum. dahası çok fena bir göt olma durumunun içindeydim. neyse... biz arkada ayakta dikilirken yanımızdan sürüsüne bereket teyze ve amca sınıfına dahil bir güruh geçiyordu. geçerken de bize bakıp bakıp "ne güzel, gençler müziğimize sahip çıkıyor" diyorlardı. cenk erdoğan'a...

ve o an geldi. tüm salonun ışıkları kapandı. sonrasında alkış, kıyamet eşliğinde bir bağlama sesi duyduk. deneysel bir konser diye düşünürken ışıklar yandı ve sahnede onu gördük... 

musa eroğlu. 

türk halk müziğinin usta ismi. çocukluğumda az türküsünü dinlemedim. adam konsere "halil ibrahim" türküsüyle girdi. çığlıklar, alkışlar, ıslıklar... ortam, paralel evrende metallica 89 seattle konseri. amcalar, teyzeler resmen ruhen wall of death falan yaptılar. biz mantis'le birbirimize baktık. hiçbir şey demeden dışarı çıktık. ama nasıl çıkış... gülmekten nefesimiz kesildi. sonradan dank etti, ben güvenliğe cenk erdoğan dediğimde, o musa eroğlu anladı muhtemelen. erdoğan ve eroğlu fonetik benzeşmesi arasında kaynadık yani. ayyy... ne umduk, ne bulduk amına koyayım! sonra birbirimizi gazladık. zaten pek de konser havamızda değildik de, şuydu da, buydu da... bir de acıkmıştık. salına salına alavara'ya gittik. makarna bira yaptık. sonra sarhoş olana kadar alsancak sokaklarında içtik, dolaştık, tık, tık, tık!

ve hikayenin sonu... malum, ayrıldık. ve bence verdiğimiz en iyi kararlardan biriydi. çok az güzel anı yaşadık ama bu anı benim için en saçması olarak kaldı. gerçekten vay anısını sayın seyirciler... şerefe.

16 Nisan 2021 Cuma

fıkralar, fıkralarımız... 1

temel ve dursun iki ortak.
bunlar yeteri kadar para kazandıklarını düşünüp yollarını ayırmaya karar vermişler.
dursun biraz cin.
"bitcoin'ler, bankadaki altınlar benim olsun, alacak borçlarımız senin." demiş dursun.
"tamam." demiş temel.
"madem öyle, boğazdaki yalılar ve maslak'taki rezidanslar benim olsun. bağcılar'daki depolar senin." demiş dursun.
"tamam." demiş temel.
dursun iyice gaza gelmiş. "yav o zaman ferrari'ler, limuzinler benim olsun. doblo'lar senin." demiş.
"tamam." demiş temel ve eklemiş "ama senden bir şey istiyorum."
dursun şaşırmış, "ne istiyorsun?" demiş.
temel, "beni bir kere öp." demiş sakince.
dursun sinirlenmiş. "ne alaka amına koyayım?!" demiş.
temel elini dursun'un omzuna koymuş ve "ben sikilirken öpülmekten hoşlanırım." demiş.

sabah busesi

içimde toprak olan tüm duyguların arasında şimdi çiçekler açıyor.
insan doğası işte.
kendine yeniliyor, 
kendini yeniliyor.

14 Nisan 2021 Çarşamba

hücre hayatı

insan, kendi içinde hapis.
milyonlarca hücre
ve düşünceyle.

9 Nisan 2021 Cuma

ördeğe ağıt

komşumun ördeği 
vak, vak, vak.
komşumun ördeği
ak, ak, ak.

komşum, ördeğine 
bak, bak, bak.
bir şeyler oluyor
tak, tak, tak.

aç kedi geliyor
fak, fak fak.
ördeği istiyor
hak, hak, hak.

kedi saldırıyor
şak, şak, şak.
ördek sen de biraz
çak, çak, çak.

komşum evinde
lak, lak, lak.
yardım et ey yüce
hak, hak, hak.

komşumun ördeği
vak, vak, vak.
komşumun ördeği
yak, yak, yak...


1 Nisan 2021 Perşembe

mr. sandman

uyku tutmadı.
düşü
(yoru)
yoruz.