15 Nisan 2019 Pazartesi

istanbul

...nasıl bir fetihtir bu yarabbi?
sağ kalanlar kılıçlarını kaldırmış, yüce yaradanın adını haykırıyor.
şehid olanlar şehadet şerbetinden sarhoş; yerlerde yatıyor!
imparator...
adının ikincisi...
imparator gururlu.
üstü başı kan içinde.
zırhı delinmiş, yara almış.
aklı kim bilir nerede?
tüm düşmanları ayaklarının altında.
koca şehir tüm ihtişamıyla onun karşısında...
kılıcını düşmanın kalbinden çektiği gibi şehre doğru adım atıyor.
şehir onun.
şehir müjdelenmiş.
kendisi imparator değil, müjdeymiş.
yeni anlıyor.
her adımda kalbi çarpıyor.
bildiği tüm duaları okusa da yetmiyor.
aslında, bildiği hiçbir şey bu zaferi anlatmaya yetmiyor.
her adımda ilk defa bu kadar çocuk,
ilk defa bu kadar yetişkin,
ilk defa bu kadar imparator.
ilk defa bu kadar
tanrı.
şehrin kapısı ardına kadar açık.
etrafına bakıp içeri doğru ilk adımı attığında
derin bir nefes alıyor...
o an istanbullu oluyor.
o an, istanbul oluyor.
o an,
ayasofya'yı, galata'yı, kız kulesi'ni ve surları,
ve tanrıların vaat ettiği yedi tepeyi,
ve aşılmaz denilen boğazı,
ve tüm şehri,
ve koca bir medeniyeti,
ve mekke'yi, medine'yi, kudus'ü,
ve dahi yeri, göğü fethediyor;
tüm dünyayı kalbinde hissediyor.
gözlerinden yaşlar aka aka ilerlerken birden durup
içinden "ben seni hak edecek ne yaptım?" diyor
şehrin karşısında diz çöküyor.
işte öyle bir şehir
istanbul.
-
ben de geldim, bu şehirde sana aşık oldum.
fethet, fethedebilirsen...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder