1 Nisan 2019 Pazartesi

şükür?

askerdeki ilk günüm.
nasıl gerginim anlatamam.
uykularımı kaçıran bir yoldan sonra
bok kokan bir yerde saatlerce beklediğimiz yetmiyormuş gibi, 
sırılsıklam nevresimlerimizi alıp koğuşlara dağılmıştık.
her şey leş.
kafam zaten allak bullak,
aklımda bir dünya soru işareti var.
işi bırakmayı düşünüyordum.
istanbul'dan gitmeyi istiyordum ve daha korkuncu
sanırım kalbim uzun zaman sonra biri için çarpıyordu.
duruma göre bazen aşığım.
neyse,
tüm bunlar olurken gereksiz prosedürler için
amaçsızca dolaştırılıyor, bekletiliyor, 5 sayıp çöküyor ve "sağ ol!" diye bağırıyorduk.
ne olup bittiğine dair hiçbir fikrim yoktu.
askerdeki ilk yemeğim,
çok sevgili dostum pırasa.
hiç sevmem.
özellikle akşamları.
kaşığı böyle bir iki dolaştırıyordum tabakta.
el mecbur yiyordum falan.
sanırım sabretmeliydim.
etrafımda tanımadığım insanlar,
"bunlar da adam mı?" diye bakan askerler, komutanlar,
"neler oluyor burada?" diyen çocuklar, koca koca adamlar...
son bir içtima.
ardından doğru koğuşlara...
kurusun diye yatağa astığım nevresimlerde kuruluğa dair hiçbir belirti yok.
ağzımda küfürlerle yataktayım.
"hiçbir şey mi yolunda gitmez?" diye düşünerek koydum başımı yastığa
yanımda oktay rifat'ın şiir kitabıyla.
karşımdaki pencereden yükselen dolunaya baktım.
işte o an, o'nu düşündüm.
işte o an, ilk defa yüzüm güldü.
"şükret" demişti bir ara.
yaşadığım şeyler aklıma geldi.
tüm bunlara rağmen şükredebilir miydim?
derin bir nefes alıp, oktay rifat'ın kitabını açtım.
ilk şiir,
ilk kelime:
şükür.
işte o an, onun için bir türkü söyledim.
işte o an, onun için bir şiir yazdım.
şimdiyse her şey koca bir hayal...
bu da böyle bir anım.
-
bu da oktay rifat'ın şiiri.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder